Reklam

25 Mayıs 2008 Pazar

Tektaş'ın Gözü Altın'ın Tahtında



'Şu kadarcık yeter' reklamıyla zihinlerde yer eden tektaş pırlanta, altınla yarışır hale geldi. Değerli takı satışları içinde pırlantanın yeri yüzde 40'a ulaştı.

Bundan daha birkaç sene önce pırlantanın pazar payı yüzde 10'u geçmiyordu. Atasay Kuyumculuk'un pazarlamadan sorumlu Genel Müdürü Haldun Ulutürk, daha önce değerli takı satışlarında yüzde 90 paya sahip olan altının ise artık yüzde 60'lara indiğini söyledi. Ulutürk'ün şirketi tarafından başlatılan 'Şu kadarcık yeter' kampanyasına diğer firmaların da destek vermesiyle pırlanta satışları bir senede yüzde 300 arttı. Atasay, kampanya öncesi 20 bin tektaş yüzük satmayı hedeflerken yoğun ilgi sayesinde satışlar 70 bine ulaştı.

Haldun Ulutürk, pırlanta ve altın sektöründeki gelişmeleri ve firmalarının yatırım planlarını anlattı. Şirket, pırlanta satışlarını artırmak amacıyla önce 'pahalı' imajını değiştirmek için kolları sıvadı. 300 YTL'den başlayan pırlanta yüzükler için 36 ay taksit kampanyası başlatıldı. Sevgililer Günü ve Anneler Günü için özel kampanyalar düzenlendi. Ulutürk, bu kadar ilgiye karşın pazarın tam olarak doymadığı görüşünde. Pırlanta aynı zamanda iyi bir yatırım aracı. Atasay, satıştan sonra iade edilen yüzüğü yüzde 25 indirimle geri alıyor, isteyene de farkını ödeyerek büyütüyor. Taşların fiyatları ise halen 300 yeni liradan büyüklüğüne, parlaklığına ve işçiliğine göre milyon dolarlara kadar çıkabiliyor. Tektaşın bu kadar ilgi görmesinin bir diğer sebebi her televizyon filmi ve dizisinde içinde pırlanta yüzüğün yer aldığı sahnenin bulunması.

Tektaş pırlanta reklamlarının yayınlandığı günlerde Leonardo Di Caprio'nun 'Kanlı Elmas' isimli filmi vizyona girmişti. Avrupalı ve Amerikan şirketlerinin Afrika'daki zengin elmas kaynaklarına sahip olmak için oynadığı kirli oyunların anlatıldığı gerçek olaylara dayanan film, dünyada büyük yankı uyandırmıştı. Haldun Ulutürk, bu filmin Türkiye'de pırlanta satışlarını olumsuz etkileyip etkilemediğine ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: "Filmdeki olaylar 1990'ları anlatıyor. Bunların tekrarlanmasını önlemek için 2000 yılında Dünya Pırlanta Konseyi kuruldu. Mağazalara pırlantaların resmî yollardan geldiğini anlatan broşürler konuldu."

Londra ve New York'a mağaza açacak

Atasay'ın halen 21 mağazası ve 116 satış noktası var. Firma, 2008 ve 2009 yıllarında 40'ar mağaza daha açmayı planlıyor. Yeni açılacak mağazalarda pırlanta ağırlıkta olacak. Atasay, yıl içinde Milano, Londra, New York ve Hong Kong gibi dünyanın önde gelen şehirlerinde büyük mağazalar açmaya hazırlanıyor. Çin'de de bir fabrikası bulunan şirket, buradaki pazarını da artırmayı hedefliyor.

11 Mayıs 2008 Pazar

Avusturyali Mucevher Markasi Frey Wille Defilede



Dünyaca ünlü Avusturyalı mücevher markası Frey Wille İstanbul Abdi İpekçi Caddesi'nde ilk mağazasını açtı. Firmanın yeni takı tasarımları önceki akşam Adile Sultan Sarayı'nda yapılan bir defile ile tanıtıldı. Defile için Viyana'dan sadece mücevher tanıtımında boy gösterecek 10 manken özel olarak İstanbul'a geldi. Görkemli defile büyük beğeni topladı.

Herkesi Kendinize Hayran Birakacaksiniz



Şık ve zarif hatlarıyla adeta bir mücevher gibi tüm kadınların bileğini saracak olan Tommy Hilfiger saatler; annenize sevginizi en şık anlatacağınız tasarımları ile sizi bekliyor.

Kendini Ozgun Hissedenlere!



Avusturyalı mücevher firması Frey Wille'nin sahibi Friedrich Wille, markalarını özgün ve tarz sahibi iyi eğitimli kişilerin tercih ettiğini belirtiyor.

Frey Wille'nin yeni şubesini Nişantaşı'nda açan Wille ile Boğaz'a karşı keyifli bir sohbet gerçekleştirdik...

* 1951 yılında kurulan bir firmasınız... Takı tasarımına nasıl yöneldiniz?
Genel anlamda bir hukuk eğitim aldım ama çok uzun yıllar önceydi. 70'li yıllarda tesadüf eseri Michaela Frey ile tanıştım. Ardından ortak olduk. Ortağım 1980 yılında hayatını kaybetti. O yıllarda çok başarılı bir sanatçı ve şimdi de eşim olan Simone Grünberger ile karşılaştık... Tamamen yeni bir mücevher kreasyonu yarattık. Özellikle sanatsal tasarımların önde olduğu bir koleksiyon hazırladık.

* Dünya çapındaki bu başarının temelinde ne olduğunu düşünüyorsunuz?
Rakibimiz yok, koleksiyonlarımızın ve stilimizin dünya çapında bir benzeri de yok. Ancak bundan daha da önemli olan başka kültürlerden çok etkileniyoruz. Her zaman yeni bir dünyayı keşfetmek gibi. Türkiye de muhteşem bir deneyim bizim için. Osmanlı İmparatorluğu da hem siyasi hem de kültürel anlamda çok önemliydi. Hindistan dışında Avrupa kültürü ile Şark kültürünü ayırmak mümkün değil. Arap kültürünün etkisi 7. ve 8. yüzyıllarda Avrupa'da etkisini göstermeye başladı. 1453'te İstanbul'un fethiyle pek çok bilim adamı Avrupa ülkelerine göç ettiler ve Rönensans hareketinin başlangıcını hazırladılar.

* Dünyada kaç satış noktanız bulunuyor?
3 kıtada, 18 ülkede, 50 butik mağazamız bulunuyor.

* Tasarımlarınızı hazırlarken o sezonun moda akımlarından mı etkileniyorsunuz?
Bizim tasarım sürecimiz 2 yıla yakın bir zaman alıyor. Bu yüzden kısa süreli moda akımlarından etkilenmemiz söz konusu değil. Ama uzun dönem moda akımları, bizim çizgilerimizi de etkileyebiliyor.

* Aksesuarların son yıllarda daha bir önem kazandığını görüyoruz... Bunun nedeni ne olabilir?
Lüks önem kazanıyor. Eğer karnınızı doyurmak gibi öncelikli ihtiyaçlarınızı karşılayabiliyorsanız, lüks ürünler devreye giriyor. Özellikle de her gün kullandığınız şeylerin lüks ve özgün olmasını istiyorsunuz. Çünkü insanlar üzerlerinde gerçek lüksü taşımayı seviyor.

* Lüks, statü göstergesi mi?
Japonlar'ın yüzde 97'sinde bir Louis Vuitton tasarımı mutlaka bulunuyor. Çünkü Japonlar bir Louis Vuitton tasarımına sahip olduklarında hayatta bir yere geldiklerini düşünüyor. Avurupalılar çok şey almaktansa özgün bir parçaya sahip olmak tercih ediyor.

* Hangi materyallerle çalışmayı seviyorsunuz?
Değerli ve değersiz metalleri kullanabiliyoruz. Bu da son derece güçlü bir yapı oluşmasını sağlıyor. Altın ve altın kaplama da kullanıyoruz. Çok yüksek kalitede ve dayanıklı ürünler elde ediyoruz.

* Tasarımlarda sizin için önemli olan ne?
Tasarımlarda sanatı vurguluyoruz. Koleksiyonlarımız için 'sanata övgü' diyebiliriz.

* Tasarım ekibinizde farklı kültürden insanlarla çalışıyorsunuz. Bunun sebebi nedir?
Ekibimizdeki bütün tasarımcılar Avrupa'nın farklı ülkelerinden geliyor. Avrupalı tasarımcılarla çalışmak istiyorduk çünkü tasarımlarımız son derece Avrupalı. Ancak Viyana'nın göç alan bir şehir olması da tasarım ekibimizi renklendirdi.

* Müşteri profiliniz nedir?
Sanat ve eğitim açısından bakacak olursak, son derece iyi eğitimli, sanatı seven, renkleri seven insanlar. Özgünlükten hoşlanan insanlar bizi tercih ediyor.

* Sınırlı sayıda mı üretim yapılıyor?
Sınırlı sayıda üretmiyoruz ama küçük bir üretim yapıyoruz. Bir sanatçının bakış açısıyla çalışıyoruz.

* Ürünlerinizin fiyat aralığı nedir?
Fiyatlarımız 200 Euro ile 3 bin Euro arasında değişiyor.

* Türkiye piyasasına girmeye nasıl karar verdiniz?
Bu konuda iki etken vardı. İlki Sibel Babacan'dı. Sibel, her İstanbul'dan dönüşünde burada bir mağaza açmamız gerektiğini söylüyordu. İkincisi de Rusya'daki ekibimizin öngörüleriydi.

* Nişantaşı'nda mağaza açmadan önce de Türk müşterileriniz var mıydı?
Mağazalarımızda istatistik raporları yapılıyor. Nişantaşı'na mağaza açmadan önce de birçok Türk müşterimizin olduğunu biliyorduk.

* Dünyadaki ekonomik krizden etkilenir misiniz?
Frey Wille, oluşumunu tamamlamış bir marka. Bu krizden küçük ve yeni girişimler etkilenebilir. Ancak bizim etkilenmemiz söz konusu olamaz.